Yalnızlik İmtahanı!

Uzaklara sığınmak için durmadan dizlerimizi döveriz, gitmek isteriz, çok uzaklara kimsenin olmadığı diyarlara hergün bir kaçış yolu ararız. Ama nedense kapının eşiğinden ayağımızı atacak gücü bulamayız. Bir miktar enerjimiz vardır o da sadece bunları düşünmek için asılsız hayallere kaptırmak için harcanız.

Peki aklımıza bu akılalamaz gitme duygusunu sokan nedir?

İnsanların kalbimizi kırması, insanlık değerlerinde yoksulluk hissetme, doyumsuzluk, tükenmişlik, açlık, yeni şeyler keşfetme dürtüleri…

Bu liste sonsuza kadar uzayıp gider çünkü herkesin bir bahanesi vardır, dünyada yaşayan 6 milyar insana sorarak milyonalarca farklı cevap alabiliriz.

Gitmek-2


Düşünürken uyuyakaldı. Uyandığında gözleri çok ağlamaktan ve uyumaktan şişmişti. Artık uykularında rüyalarında bile ağlıyordu. Küskün olduğu bir mevsimi yoktu. Hem baharı hem kışı hem yazı severdi. Baharda bahçelerde oturup gizli gizli insanları izlemeyi severdi. Ellerinden insanların ne iş yaptıklarını çözmeye çalışırdı. Ellerinde dert olan insanları iyi bilirdi.

Bazı insanları izlemeyi diğerlerinden daha çok severdi. Mesela dedesi ile parka oyun oynamaya gelmiş çocuklar. Bunlarla ilgili hatıraları yoktu ama yine de severdi. Kalbinde sıcak ekmek kıvamında bir his uyandırırdı.

Çiçekleri çok severdi, rengarenk çiçekleri olan bir bahçesi ya da balkonu olsun isterdi ama her bakamya çalıştığı saksı çiçeğini öldürmüştü, bu nedenle onlara işkence yaptığını düşünüp çiçek beslemekten vazgeçmişti. Kedileri, köpekleri sokakta beslerdi.

Arada bir içini saran öfke dalgaları sadece kendisi ile ilgiliydi. Başka kimse için değildi.

Gitmek…

İçine bir yol düşmüştü işte.

Kendine bir baktı, içinden söküp atamayacağını anlayınca acilen kaçmayı düşündü. Kendinden ve sahip olduklarından kaçması gerekiyordu. Nefesi daralmaya başladı. Açlıktan nefesi kokuyordu ama iştahsızlıktan, açlık umrunda değildi. Yatakta oturduğu yerde eğildi, başını dizlerinin arasına aldı. Sırtında bir ağrı oluşana kadar öylece kaldı. Sahip olduklarını düşündü yanına neler alabilirdi? En sevdiği kitabı ya da sadece bir diş fırçası. Bunlar mühim şeylerdi. Henüz hiç dişini kaybetmemişti, hiç dolgu yaptırmamış hiç diş hekimine gitmek zorunda kalmamıştı. Bunu sağlıklı beslenmesine ya da çocukken bol bol süt içmesine falan borçlu değildi. Bu böyleydi işte. Hatta sütten nefret ederdi, tadından kokusundan nefret ederdi.