Kapısı olmayan mutfağımda pişirdiğim her şeyin kokusu tüm evi sarıp sarmalıyor. Bazen misler gibi bir kek, bazen de yemeğe tat vermesi için eklediğim nane.
Hayatımda da böyle kapılarını sonuna kadar açtığım kişiler her şeyin ama her şeyin, tüm duyguların kokusunu alabiliyor mu?
Bu yazı dünyanın sonundaki salıncağın yerini bilen ya da bilmek isteyenler için yazılmıştır. Eğer oradaysanız ve dünyanın sonundaki salıncak konusunda tek bir fikriniz bile yoksa lütfen burayı terk edin.
insanların açıklayabildikleri dertleri olması ne kadar da güzel. Anlatıyorsunuz, anlıyoruz ya da anlıyorlar.
Bazı insanların sadece bakışarak anlaşabildiğini biliyor musunuz? Bazen içsel dengelerin önünde yaşanan, abartıya izin vermeyen kimyalar korkuyorlar bir araya gelip bir reaksiyon yaşamaya.
Zamanın yalnızlığa uzanan dilimlerinden bir tane ısıracağım, sonra çiğneyip tadına iyice varıp tüküreceğim.
Paralel evren gerçekten var mı? Rüyalar orada gerçek oluyor mu?
Bazı duygular var meleklerin üzerine beyaz lekeler bulaştıran masum duygular. Mesela “AŞK”!
Hangi filmin sonu hoşçakal ile bitmiyordu hatırlamıyorum.
Belki de bunlar hep çekirdek çitlemediğimden geliyor başıma, ya da burun çekme sesine, ağız şapırdıtısına tahammülüm olmadığından. Hepsinin çaresi vardır inanıyorum…
Tüm kapıları sıkıca kapatmak lazım, kilitlemek ve arkasına hikayenin içinden destekler eklemek gerekiyor.
Benim gibi bir zırdeli için her gün bayram günü olsa fazla olurdu zaten, bazı günler sadece bazı günler benim için de yeterli olacak.
Biter bence, her şey biter olan yine çocuklara olur. O çocukları ya da çocuk kalbi olanları sımsıkı sarın sarmalayın. Aç karnını, guruldayan ruhunu doyurun.
Ben şiirleri hiç sevmedim zaten.
Sarın yaraları mikrop kapmasın.