Bir tür ışık kümesi ile mi, yoksa somut olarak farkedilmeyen bir titreşimle mi gelir bilinmez.
Biraz karın ağrısı bir o kadar baş ağrısı sarıyor. Ağlama nöbetleri geliyor arada. Tüm dünyanın yıkılmasını isteyebiliyor insan ya da sinirlendiği şeyleri yakmayı.
Yolda yürüyen, otobüslerde yanyana oturup giden ya da herhangi bir eylem içinde bulunmayan milyonlarca insan neler düşünerek bu kadar sakin kalabiliyorlar.
Başımıza gelen onlarca mazeretsiz kötü şeyi nasıl atlatabiliyoruz. Bence bunları atlatabilmek en büyük delilik alameti.
Zaman zaman saçlarımızı keserek, bazen rengini değiştirerek, alış veriş yaparak arkadaşlarla bir araya gelerek yenmeye çalışıyoruz her şeyi.
Okuduğum her kitabın karakteri birbirinden deli. Tutmuyorlar kendinlerini.
Oturup çok şey yapan da var hiçbir şey yapmayan da var. ikisinin de delilik alametleri farklı farklı. Düşünüyorlar bir şeyler yaparken öldürmeyi kendilerini üzenleri.
Dinlediğimiz her şarkının içine gömülen o saçma sapan aşkları, ayrılık günlerini ve hüzünleri. Hüzün boğan bir delilik var.