Bugün gönüllü deliliğimin üzerinden 2 ay 12 gün geçti.
2 ay 10 gün önce geçirdiğim operasyon ile bu hayatta sahip olacağım en kutsal ünvanlardan birini kazandım. Benim bir bebeğim oldu yani bizim.
Çok sancılı bir hamilelik dönemi geçirdim. Doğumdan önce 3 kez operasyona girmek zorunda kaldım. Hem de canlı canlı anestezi almadan. hayatımda da ilk kez ameliyathane ziyaretini yapmış oldum.
57 kilo ile başladığım hamilelik sürecinde kendime çok dikkat ederek eklediğim 8 kilonun büyük kısmıda bu 3 operasyon sırasında gitti.
Herkesin kilo alırsın daha yolun başındasın dediği ilk günlerden sonra doğuma 63 kilo ile girdim.
karnımda 2 kiloluk bir bebek, bebek eşi denilen şey ve bir miktar sıvı, vücudun artan kan oranı ve göğüslerin en az yarım kilo büyümesi gibi durumlar düşünüldüğünde, aslında bedenen ciddi ve tehlikeli bir yıpranma süreci yaşadığımı henüz idrak ediyorum.
2 böbreğim birden çökme noktasına geldi. bir çok kez sadece kan işedim ve 3 kez takılan stendler böbreklerim düştü.
Hamilelikte yaşanan hidronefroz için biçilen sınır düzeyin çok çok üzerine çıkıp böbreklerimi kaybetme noktasına geldiğimi ise sahip olduğum acı eşik düzeyim nedeniyle çok ama çok geç farkettik.
Hamilelerin hiç bir konuda kendilerini ihmal etmemeleri gerektiğini şimdi gördüğüm her kadına üstüne basa basa söylüyorum.
Ocak ayında başlayan bu sancılı süreç, Covid 19 salgını ile devam etti ve 5 aydır evden dışarı adımımı bile atamadım. Bu süreçte aile desteği almadan bebeği tek başıma büyütmeyi üstlendim.
Uykusuz geceler, ateş ölçer ile başında tutulan nöbetler, bez değiştirirken zarar veririm korkusu ile yapılan hamleler, göbek bağı düşüne kadar yaşanan korkulu anlar ve tabi ki bebek banyosu.
Benim bebeğim yani “Bibi” tabi ki kolik bebek olacaktı. Her gün akşam 7 de başlayıp gece 2 ye kadar süren ağlama krizleri ve denenen birbirinden ilginç internet tavsiyeleri.
Kolik bebek demek, bebeğiniz her gece yalvaran bakışlar ile çığlıklar atarak ağlarken, el kadar bebeğin bu çığlıklarını dindirecek hiç bir şeyin elinizden gelmemesi demek.
Kolik bebek demek, uykusuz her gece demek.
Daha önümüzde olacağı aşılar, çıkaracağı dişler ve hastalıklar var.
Burada 2 aylık anne olarak ahkam kesmiyorum. Ben burada gönüllü deliliğimin alametlerini anlatıyorum.
Yazarken de vay be sen de mi Anne oldun Esra diyorum.
Anaların hakkı ödenmez derler ya, hah işte orada büyük bir hata olduğunu belirtmek isterim. Anaların hakkı ödenmez ama annelere yardımcı olan babaların hakkı da çok önemli. Panik ataklar ile hayatını devam ettiren bir insan olarak eğer yanımda sakin ve bebek bakımı konusunda bilinçsiz olduğu halde beni yüreklendiren bir adam yani kocam olmasaydı ben bu işi başaramazdım.
Kadınlar duyun sesimi… Ben uyku da uyuyorum, hazır sofraya da oturuyorum ve blog da yazabiliyorum. Buraları okumayacağını biliyorum ama yine de kendisine sonsuz tane teşekkür iletiyorum.
Hadi ben gönüllü deliliğim yani anneliğime kaldığım yerden devam edeyim.
Böbreklerim nasıl mı? Gerçekten son durumunu bilmiyorum, hayat normale dönünce baktırmaya gideceğim.