Kızlar ve kadınlar temalı onlarca reklam izleyebilirsiniz, kadınlar ne ister, kız gibi yap ne yaparsan, şimdi burada kimse kimseyi eleştirmiyor mu? Aklınıza gelebilecek kızlara özgü onlarca konu hakkında yüzlerce reklam türetilmiştir, çünkü kadınlar her zaman çok karışıktır. Birbirine benzeyen zevklere sahip ama sonuca ulaşırken her zaman en karışık devleri kullanan biz değerli varlıklar.
Zor karakterleriz, sık sık ağlarız, kıskanırız ve en önemlisi hep önemsenmek isteriz. Duygusal konularda ve içsel durumlarda hep arkadaşlarımıza bir şeyler danışırız. Güçlüyüz, çok güçlüyüz ama bir o kadar da zayıfız. Bu iki zıt durumu kendi içinde en güçlü şekilde taşıyan biz kadınlarız. Siyah ve beyaz aynı vücutta bir bütün olarak yaşar.
Her ne kadar inkar etsek de bir insanın şefkatine ihtiyaç duyarken, terk edilen değil terk eden olmak isteriz. Biz kadınlar her şeyin en güzelini yapabiliriz. Çünkü böyle düşünmeyi de severiz. Başarılı olmak kadar güzel görünmenin de önemini biliriz.
Ama bu kadar özel olmamıza rağmen özellikle bizim toplumumuzda beni fazlasıyla rahatsız eden şey “takım ruhu”nu yakalayamamaktır. Biz kızlar toplumumuzdaki erkekler kadar takım ruhuna hakim değiliz. Görev insanı da değiliz. Kendi bildiğini okuyan insanlarız.
Mahalle maçlarında takım ruhunu kazanan erkeleri çok kıskanıyorum. Her biri görevini biliyor, kaleci kalesinin başında defans oyuncusu yerinde vs vs, sonra biraz daha büyüyüp okey, kağıt oyunları, PS oyunları, bilgisayar oyunları gibi takım oyunları ile hayatlarına devam ediyorlar. Tamam, çok sağlıklı çok fazla beceri kazandıran özel oyunlar değil bunlar ama takım ruhunu bu oyunlar ile kazanıyorlar.
Benim hipotezim, 10 kadını bir adaya, 10 erkeği başka bir adaya koysanız, kadınların adasında isyanlar, yangınlar, savaşlar çıkar. Erkekler adasında evler inşa ederler yeni buluşlar ile hayatlarına devam ederler.
Bu konuyu rasyonel bir gerçekle açıklamak gerekirse; amatör bir voleybol takımına dahil olmak için internette saatlerce arama yaparsanız karşınıza tek faydalı sonuç çıkmaz ama amatör futbol takımları ve rakip bulmakla ilgili onlarca site çıkar karşınıza. Ben takım ruhuna inanan iş çıkışlarında voleybol gibi aktivitelere katılmak isteyen mutsuz bir insanım. Çünkü sporu seven ve bana eşlik edebilecek insanlar tanımıyorum.
Biz kızlar elimize tutuşturulan bebeklerle oynamaktan sıkıldığımızda erkekleri keşfediyoruz, bazılarımız onlara hayatı zindan ederken, bazılarımız mutluluğun kaynağı sadece erkekler gibi davranıyor. Çünkü biz sahip olduğumuz onca beceriyi doğru şekilde kullanmayı, takım olmayı, görev insanı olmayı öğrenmedik. Ya da toplumun bize tanıdığı tek bir göreve sahip çıkıyoruz. “ iyi bir eş ve anne olmak”
Ben profesyonel bir sporcu ya da profesyonel bir hobi mesleğine sahip olmak istemiyorum, sadece takım ruhu içinde yarışabilmek istiyorum ya da ben hiçbir insandan profesyonelce bir oyunda bana katılmasını da istemiyorum. Kendisine verilen görevde yapabildiğinin en iyisini yapsın istiyorum.
Bu satırlar özellikle belirli bir gelir düzeyinin altında yetişen, yetiştirilen insanları kapsamaktadır. Özel okullarda ya da kolejlerde insanlara tanınan fırsatlar ile becerileri doğrultusunda ilerleme ve takım kurma yetilerini kazananları bu yazıda kapsam dışı tutuyorum.
Bir araya geldiğimizde üretken olmaktan, konuşarak zaman geçirmenin de daha fazlasını yapmaktan bahsediyorum.
Hadi bi el atın!