Kış geldiğinde portakal ve mandalina ortaya çıktığında aklıma gelen en romantik şey bu video oluyor.
Seneler önce İstanbul Modern Sergilerinden birinde izleyip sonra saatlerce internet ortamında videoyu aradım. Saatlerce uğraştım çünkü elimde kime ait olduğu ve tam ismi hakkında bilgi yoktur. Serginin tüm sanatçılarının isimleri hem youtube hem de vimeo üzerinde aradım taradım. Bulduğumda birkaç kez baştan sona izledim.
Bu kadar rasyonel bir benzetmeyi hayatta aklımın ucuna bile getiremezdim. Gençtik, sevdik ve yaşlanıyoruz yani çöküp gidiyoruz. Bu metaforu anlatmak için kullanılan portakal kabukları gerçekten efsane olmuş.
Bize kalsa portakal kabuklarından en fazla reçel yaparız. O da güzel bir şey tabi lezzetli oluyor. Ama insana hayat dersi vermiyor.
Yok olmaya giden yolda kişisel başkalaşımı anlatmanın en güzel yoluydu bu.
Detaylara baktığım zaman ateş, toprak, hava, su ve büyük bir boşluk insanın dışından içine doğru yayılan insanı çürüten, çökerten boşluk ve en önemlisi de aşk.
Çürümeye ritmik bir şekilde devam eden portakal kabukları herkes için aynı etkiyi gösterecek mi acaba?
Laleh Khorramian, I WITHOUT END (2008) from Salon 94 on Vimeo.