Sebep-sonuç ilişkilerini bir araya getiren tüm kavramları seviyorum. Çünkü hepimiz bu kavramın etrafında yaşıyoruz. Hayatımızda birşeyler hep başka şeylerin sebepleri olarak olarak yaşanıyor.
Nerede ve nasıl yaşadığımızı biz belirlemiyoruz. Bir tiyatro sahnesi gibi yaşanmışların üzerine oynuyoruz.
Bir tv programında çıkan aşiret reisinin anlattıkları kanımı dondurduktan sonra, o gece uykularımı kaçıran şeyler düşündüm. Eğer bir aşiret reisine bağlı bir köyde yaşasaydım çok isyankar bir kul olurdum. İliklerime kadar işlemiş olan asilik her yerde üstün basıyorsa bu benim suçum mu?
Geçmişe bir çizgi çizmeyi öğrenmek için çok çabalamam gerekti ama bana ben olmayı öğretenler aslında karşıma çıkan, kıyıdan köşeden de olsa hayatıma giren insanlardı. İlk isyanımı beni büyüten dedemin ve anneannemin Hacca gidişlerindeki ayrılık sahnesinde yaşamıştım, geçirdiğim havale ile hastaneye kaldırılmış, doktor gözetiminde kendime gelmiştim. O zaman sadece 5 yaşında bir çocuktum. Her gördüğüm haksızlığa sesimin herkesten daha fazla çıkması belki bu yüzden. Sonraları çok pişman olsam da bu huyumdan asla vazgeçemiyorum.
Beni ben yapan herşey için teşekkürler…