Yazıyorum çünkü içimden geliyor. Durduramıyorum. Durdurmak istediğim zaman içime bir sıkıntı saplanıyor. Gece yarısı uyanıyorum, yazıyorum, gündüz vakti, içim daralıyor yazıyorum. Nasıl anlatılır bu duygu aslında bilmiyorum. Hayaller kuruyorum yazıyorum, kelimeler arka arkaya dizilmeye başladığında dünyanın en huzurlu insanı haline
geliyorum.
Mesela en çok istediğim şeyi başka karakterler yaşamış gibi yazıyorum, ona kavuşmuş kadar mutlu oluyorum.
Gelecekteki evimi hayal edip yazıyorum, sahip olmak istediğim piyano dükkanını ve yaşamak istediğim daha bir çok şeyi… Çok yükseklerde değil gözüm, çok maceraperestte değilim. Herkes gibi sıradan bir insanım.
İlk hikayemi yazıp yüklediğim web sitesinde hem günün hem de ayın en çok okunan hikayesini yazmıştım. Bu iyi bir şey tabi ama hikâyeyi yarım yazmıştım. Altında onlarca devamı ne zaman gelecek yorumu yazılmıştı. Sonu mu? Ben hikâyelerin sonunu yazmıyorum.
Bana en çok ilham veren şey acı, her şeyin çıkış noktası acı aslında! Yeni bir hayatın başlangıcı da acı, insan ilişkilerinde geldiğimiz nokta da “acı”. Acı hayatın her anına, her şeyden çok işlermiş durumda!
Ama unutmayı da biliyoruz neyse ki…