Bisikletli kızın şehir içinde bisiklet kullanırken neler yaşadığını biliyor musunuz? Tahmin edebiliyorsunuzdur, hayal gücünüze güveniyorum.
Bisikletli kızların macerası apartmanın merdivenlerinden zar zor sokağa indirdikleri bisiklete binerken, keyifli bir yolculuk planlaması ile başlar.
Evinin sokağından caddeye kadar olan yolda, mahallenin delikanlıları tarafından, “vay ablaya bak!” “kaç vites bu abla?” gibi klasik ezber bozmayacak şeyler duyar.
Asıl macera ana caddeye çıktığında başlayacaktır.
Caddeye çıkan yolda araçların gittiği yönde kenardan kenardan sürmeye çalışır bisikletli kızımız. Birkaç korna, “Kapışalım mı?” gibi laf atmalar, araba ile yol kenarına sıkıştırmalar olaylar olaylar.
Bisikletli kızımız amacına ulaşmak için azimlidir yine de! Gideceği yoldan bu olaylar geri çevirmez onu!
Şehir içinde bir caddede ilerlemeye çalışır, Yanında geçtiği erkeklerin %80’I söyleyecek bir laf bulmuştur hakkında. Sadece erkekler değil tabi kendisini kınayan hemcinsleri de vardır. Kesintisiz bir eleştiriye, laf atmaya maruz kalır.
Bisikletli kızın, bisiklet sürmek için gidebileceği yol üzerinde belediye haritalarında görünen bisiklet yolu olarak belirlenmiş şerit, arabaların park alanı haline gelmiştir. Mecbur kalır esas kızımız arabaların arasından gitmeye. Kaldırımlara çıkarsa insanlar kızar ne işin var burada diye…
Bisikletli kız pes etmez, vazgeçmez. Yolu bazen ofise doğrudur, 3 katlı otoparkı olan ofis binasının otoparkına almazlar bisikleti, bahane olarak arabaları çizebilir derler. Evet, bir arabanın 1/40’I olan bisikletin arabalara zarar verebileceğini düşünürler. Bu zihniyet daha neler düşünebilir, bir düşünün!
“Hayaller Paris, Gerçekler Muş”
Bisikletli kızın en huzur dolu sürüş keyfi Caddebostan sahil yolunda olmuş. Bunun dışında bisiklet sürmek için ayrılmış bir çok yeri denemiş, ya çok yokuşlu ya bisiklet kültürüne yabancı ya da maganda dolu ortamlardan nasibini almıştır.
Evet bu yazının son paragrafı reklam içerir, Caddebostan sahil yolundaki bisiklet yolunun, bisiklet kültürünün reklamını içerir.