Pityriasis rosea yani halk arasında bilinen adı Gül hastalığı. Beni tam boynumdan yakaladı sonra bütün vucüdumu sarmaya başladı. Bende ilk iş olarak ekşi sözlüğe baktım, Nedir bu hastalık diye.
Nedeni tam olarak bilinmeyen, strese bağlanan bu garip hastalığın bulaşıcı olmadığını ve popular bir hastalık olduğunu öğrendim.
Sanırım Gül hastalığı demelerinin nedeni kırmızı lekeler bırakması. Stres kaynaklı olduğu belirtiliyor ama hastalığın yarattığı kaşıntı ve yayılma hızı insanı daha çok strese sokuyor.
Bir toplantı esnasında deliler gibi kaşınma isteği, boynunuzdaki kızarıklıklar yüzünden kapalı ortamda şal takma gereksinimi dışında her şey yolunda.
Doktorun verdiği ilaçların ne kadar faydalı olacağını bilmiyorum. Bu hastalığı yaşamış olan herkes farklı tedavi yöntemlerinden bahsediyor. Hatta doktorun verdiği ilaçları kullanmayın diyen bile var.
Benim gibi narin birine adı gül olan bir hastalık yakışır diye düşünüyorum.
Boğazı kapalı kıyafetler tercih edip, lekeleri görmemeye çalışmak iyi geliyor. Tabi kapalı kaldığında ve kıyafetler üzerine sürtündüğünde kaşıntı artıyor.
Doktor banyo yaparken ılık su kullanmanızı tavsiye ediyor. Keselenmemeniz gerektiğini belirtiyor. Sabun kullanmamalısınız, saçlarınızı bile öne eğip durulamallısınız.
4-6 hafta arası sürdüğü vakalar söz konusu, henüz ilk haftayı atlattım. İlaçsız ve bol köpüklü.
Beni rahatsız eden en önemli konu lekelerin yüzüme sıçramasından korkuyordum, internet paylaşımlarında okuduğum kadarıyla yüze sıçramayan bir hastalık. Eğer bu hastalığa yakalandıysanız bunu düşünüp daha fazla stres yapmayın malum hastalık stress ile besleniyor.
Bulaşıcı değil. Arakadaşlarınızı bulaşıcı bu diyerek korkutabilirsiniz. Deri üstündeki leke ve döküntüler bu şakayı yapmanız için iyi bir ortam sağlıyor.
Bana da Sezen Aksu’dan Geçer Geçer şarkısını dinlemek kalıyor.