Evrenin gücüne inanan biri olarak son dönemde karşıma çıkan kitapların tam ihtiyacım olan kitaplar olduğunu söyleyebilirim.
Kitaplar ilaçlar kadar etkili olabiliyor bazen.
Okumaktan keyif aldığım bir çırpıda biten ve bazı sayfalarını dönüp tekrar okuduğum kitaplar oldu, son zamanlarda okuduğum kitaplar.
Hatta kitap okumak için ayırabildiğim zaman arttıkça kitap satın alma alışkanlıklarım da değişti. Kitapçılara gidip içlerinden birkaç sayfa okuyarak aldığım kitaplar yerine edebiyat dergilerinden, okuma listelerinden etkilendiğim kitapları alıp okumaya başladım.
Kitapları sevmemizin nedeni içine kendimizi yerleştirmek ya da karakterlerinden birini kendimize yakın hissetmek olmalı. Ben çoğu zaman kendimi okuduğum kitabın hikayesinin içine yerleştirmekle birlikte, karakterlerin bir sonraki adımda ne yapacağını da tahmin etmeye çalışıyorum. Bu tahminlerin doğru çıkması beni hayal kırıklığına uğratmıyor. Tam tersine daha çok sevip benimsiyorum kitabı. Çünkü ben olsam böyle yapardım dediğim şeyi yapmış oluyor karakterler.
Karakterlerin sevdikleri renkler, dinlemekten keyif aldığı müzikler, arkadaşlık eğilimleri hepsi ama hepsi aslında yazarın içinden çıkan ve onun da ilgi duyduğu şeyler olduğu için sevdiğim kitapların yazarlarının da hayatlarını okuyorum.
Kitap okuma alışkanlığını kazanmak pek fazla boş durmayı sevememek hatta belki çok konuşmaktan hoşlanmamakla ilgili olabilir.
Piyasa kitaplarından çok gerçek hayatı yansıtan kurgusal olarak acıları, sevinçleri, mutluluklar, ölümleri ve hatta aklın sınırlarını zorlasa da gerçekten insanların başına gelmiş hikayeleri seviyorum. Gerçek hayat her zaman kurmaca aşklardan daha çok ilgilimi çekiyor. Gereksiz romantizmden uzak, hayali minik bir pastane açmak isteyen orta yaş bunalımı içindeki ve kendi kültüründe yaşadığı her aşkın çok romantik olduğu birçok kitap bana çok fazla itici geliyor.
Yer altı edebiyatına ilgim ise kurguların her zaman mantık sınırlarını zorlaması ile ilgili. Hep inkar etmeye çalıştığımız ve hayatın bir parçası olan olaylar zinciri, yazarın kullandığı gerçeğe yakın samimi ve günlük konuşma dili ile yazılmış her satır benim için çok değerli. Yaratıcı yazarlık sanırım gerçekçi olmak ve hayalperest olmanın dengeli karışımından geçiyor. Uç noktalardakileri görmek ve doğru şekilde yorumlak da yine yaşanmışlıklara bağlı.
Daha önce hep sonu ölümle biten hikayeler yazarken aslında bu hikayelerin hayatımın durağan dönemlerine denk geldiğini, yaşadığım çalkantıların ise beni daha mutlu şeyler yapmaya ittiğini düşünüyorum. Hem durağan olmaktan sıkılıp ölmek istiyorum hem de çalkantılardan kurtulup mutlu olmak.
Bu aralar okumayı bitirdiğimde evet bunu tam şimdi okumam gerekiyordu dediğim kitaplar;
1- Benim Mutlu Hayatım
2- Lanetli
3- İncelenen Hayatlar
4- Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu
5- Fang Ailesi