Bunu yazabilecek ve yapabilecek cesaretim var ama geride bıraktıklarımı düşünecek kadar da vicdanım var. Sorumluluklarının her zaman farkında olan biri olarak yaşadığım hayatı kendime zehir edip sadece başkaları için yaşadım. Üzüldüm ağladım çok zaman da pişmanlıklar yaşadım. Bir kez olsun kendim için yaşamayı diledim öyle yaptığımı zannederek adımlar attım ama yine olmadı.
Şimdi yine bu satırları yazarken kendimden çok başkalarını düşünüyorum. Ölmek istemekten bile utanıyorum oysa çoktan hakettim ben bunu.
Renkli bir çantanın içine doldurup tüm geçmişimi denizin dibine atsam yine çıkar gelir rüylarımı karartır. Ölseler de ölmeseler de insanlar sadece yaşamaktan ya da onlar için son karar verilene kadar nefes almaktan başka şansları yok.
Ölüm beni seçmeden önce ben ölmeyi seçeyim dedim ama karar senin değil diyor iç sesim.
Çok konuşkan değildir aslında, her zaman her şeye karışmaz. Karıştığı dokunaklı ve insani konularda yoktur ama bazen orada olduğunu hatılatmak istercesine tam da unutulmuşken inceden ve huzurlu bir şekilde hayır der.
Bir insan aynı şekilde hayır dese asla dinlemezsiniz, evet anlamına gelen hayırlar gibidir. İstemem yan cebime koy hayırı.
Gençliğim kana bulandı içim, dışım, ruhum, gözlerim, burnum, ağzım durdurmak çok zor oldu bu kanları temizlemek ve hiç kanamamış gibi davranmak.
İç geçiriyorum, esniyorum ölmeyi düşündükçe… Kapkaranlık oluyor gündüz vakti bile ortalık. Dokunmaya gelmiyor kimsenin eline; dokunduğum anda o da kararıyor. Kömür karası oluyor vicdan karasız, yüz karası.
Yaptım mı istediklerimi? Vazgeçtim mi?
Çok basit aslında atlasam denizin derinliklerine… Ama! Durdurun zamanı! Ben oraya en kötü hatıraları atmıştım. İşte mıknatıs gibi çekiyorlar beni.
Bir kıyma makinesi lazım bana her canımı yakan hatırayı kıymaya. Bana benliğeme katılan her kötü zamanı yok etmeye; bir döner bıçağı, bir kasap satırı lazım. Vahşice doğrasam hepsini daha önce beni doğradıkları gibi. Açsam içlerini çıkarsam kötülük tohumlarını. İlmik ilmik söksem içime işlenen acıları.
Bir sineği kovalamak gibi… Elini sallıyorsun geri geliyor, sirkeleniyorsun sadece havalanıp yeniden düşüyor. Kendi canını acıtmak pahasına konduğu yere bir şaplak indiriyorsun hop parmaklarının arasından kaçıyor ve yine tepende dolaşmaya başlıyor. İşte kötü olan her hatıra tam da böyle.
Dün gece bir rüya gördüm öyle çok şey anlatıyordu ki! Bilinç altım bana inanılmaz bir ders verdi adeta. Olmak istediğin şey değil, olman gereken şey olmalısın diye.