Paris sokaklarında genelde yürüyerek dolaşmayı tercih ettim, çok uzun yollar kat etmem gerekse de şehrin güzelliği bana yorgun olduğumu unutturuyordu. Yollar çok trustik bir bölge olmasına rağmen öylesine sakindi ki. Parisliler genelde metro kullanıyor, sokakların boş olduğunu düşündüğünüzde size en yakın metro istasyonuna girip Fransızları görebilirsiniz.
Neyse kısaca ben bol bol yürüdüm, sokak sokak, kaldırım kaldırım, cadde cadde, park park yürüdüm Paris’i.
Tatile çıkarken özellikle benim gibi yürümeyi seven biriyseniz kesinlikle yanınıza rahat bir ayakkabı almayı unutmayın.
Eyfel kulesi yakınlarında bir cafeye oturup sıcak çikolata siparişi verdim. Cafe’nin wifi ile dünyaya bağlandım. Cafe kalabalıktı, genelde Parisli gençler vardı ve arkadaşları ile gelip sohbet etmek için oturmuşlardı. Yine de servis hızlıydı. Amacım havanın kararmasını beklemekti. Gündüz vakti eyfeli görmüştüm şimdi sıra akşam ışıklarında eyfel kulesini görmek istiyordum. Ayrıca her saat başı yapılan ışık showu da merak ediyordum.
Kahvemi bitirdim, hesabı istedim ve kalktım.
Eyfelin tam karşısında bir banka oturdum ve kararan hava ile yavaş yavaş ışıldayan kuleye bakmaya başladım. Hava karardıkça daha çok parlamaya başladı. Tamamen ışıkları yandığında yakını gittim. Bütün parkı defalarca yürüdüm.
Birkaç türk ile karşılaştım. Bir venezuellalı kız ile tanıştım ikimizde birbirimizin dilinden tek kelime bilmiyorduk. Ama ikimizde ışıldayan eyfeli görmek için buradaydık. Aynı hayranlıkla bakıyorduk kuleye. Işıklandırma için geri sayım başladı biraz uzaklaştım ve tüm kuleyi kadraja sığdırdacak şekilde bir yer buldum kendime.
Saat başı geldiğinde bir elmasın üzerindeki pırıltılar gibi yanıp sönmeye başladı. Çığlıklar yükseldi. Şampanyalar patladı. Sevgililer öpüştü. Resimler videolar çekildi. Heyecan doluydu her şey izlemek bile çok güzeldi.
Işık gösteri bittiğinde gerekten akşam olmuştu. Otele dönme zamanı gelmişti. Metro istasyonuna gidip aktarma yapmam gereken durakları kontrol ettim.
Yabancı bir şehirde Parisliler ile metroda eve dönüş yolculuğu gibi otele dönüyordum. Metro istasyonlarında vagonlar bir dolup bir boşalıyordu. Oturup şehrin insanlarını izledim.
Hoche istasyonunda inip otelime geldim. İçimde garip duygular vardı bir tarafı çok heyecanlı bir tarafı çok yalnız bir tarafı her şeye çok yabancı bir tarafı da tuaftı.
Hayalini kurduğum şeylerin gerçek olması güzeldi. Her şey aslında çok güzeldi ve yarın benim doğum günümdü.