Sokaklarda dolaşan bir şapşik kız varmış ve ne rüzgara nede başka doğal afetlere bakmaz hep dışarı çıkarmış
Kim ne derse desin onun cevabı “anlamam ben anlamam” olurmuş.
Bir gün dünyanın en rüzgarlı gününde Şapşik kız almış montunu giymiş ayakkabısını, arkadaşına rakı içemeye gitmiş. Sağsalim varmış arkadaşının evine koymuş rakısını masaya, hazırlamışlar sofralarını, kapkaranlık odaya oturmuşlar. Şapşik kızın ardaşının ismi Üşengeç’miş. Üşengeç kalkıp karanlığa bir ışık yakmaya üşendiği için kapkaranlık odada rakılarını içmişler. Rakı’nın yarısı yere dökülmüş yarısı bardaklarına ve sonunda şişe bittiğinde Şapşik ben gidiyorum demiş. Üşengeç ise ben de burada uyurum demiş.
Şapşik kalkmış, montunu giymiş, atkısını sarmış, ayakkabılarını da ayağına geçirmiş çıkmış sokağa. Şapşik şiddetli rüzgar ile bir sağa bir sola savrularak yürümeye devam ediyormuş. Bir sağdaki kaldırma konuyormuş bir soldaki kaldırıma.. Böyle eğlenerek yürürken çatılardan savrulan bir kiremit parçası bizim Şapşik’in kafasına isabet etmiş. Kafası yarılmış, kanlar etrafa sıçramış. Olay yerine gelen Dexter suçlu kiremiti tespit edip parçalamış ve denizin derinliklerine göndermiş. Şapşik de hemen hastaneye kaldırılmış. Çok fazla kan kaybettiği için doktorlar ona kan verilmesine karar vermişler. Hastanenin dışına kan anonsu yaparlarken bir delikenalı bu anonsu duymuş, koşmuş kan vermiş.
Delikanlının adı da Keyif’miş. Keyif adı gibi Keyif’li bir delikanlıymış, uzanmış hastane sedyesine yanına bir nargile söylemiş. Hortumun bir ucunu Şapşik’in koluna diğer ucunu Keyif’in koluna bağlamışlar. Böyle olunca da Keyif’in kanı Şapşik’e, Şapşik’in kanı da Keyife bulaşmış. Delikanlıya bir şapşiklik gelmiş, bizim şapşik kıza da bir keyif halleri gelmiş.
Şapşik hastaneden taburcu olurken, Keyif onu almaya gelmiş. Birlikte mutlu biraz şapşik biraz da keyifli bir hayat sürmüşler…