Birbirimizin acıları ile besleniyoruz. En çok acı kimdeyse onun yanında çörekleniyoruz. Sanki olay mahalinde ipucu toplamaya çalışan görevliler gibiyiz. Suçluyu bulmaya çalışıyoruz. Hep bir suçlu var merak etmeyin, kimse eli boş dönmeyecek. Kimi suçlular en derinlerdeki acılar, acıtanlar, kimi suçlular bizi doğrulanlar, kimi suçlular en çok yaralayan anlar!
Mutsuzluktan öldüğümüzde anlatıyoruz ya en yakın arkadaşımıza ya satırlara ya da psikoloklara. Tedavi görmek için anlatıyoruz… Üzülmeyin bir tedavisi var bu dertlerin. Belki henüz keşfedilmemiş ilaçlar, belki zaman, belki de yeni bir insan…
Güçlü hissetmek için anlatıyoruz, yanına kendimizi güçlü hissettiğimiz kelimeler ekleyerek anlatıyoruz. Belki de kaybolsunlar diye anlatıyoruz. Unutmak için anlatıyoruz, bir kez anlatalım da çıksın gitsin aklımızdan diye.
Birbirimizin acıları ile besleniyoruz, büyüyoruz, başkalarını örnek alarak daha zor durumları düşünerek çok fazla acıyı atlatabiliyoruz. Ne mutlu bize anlatıyoruz.
Eskiden acılar üzerine kurulmuş realty Showlara kızardım, şimdi iyi ki varlar, iyi ki varlar ve ben onların yerinde değilim diye mutlu olabiliyorum. Onlar anlatıyor ben halime şükrediyorum. Kötü olduğunu düşündüğüm her şeyi unutuyorum.
Oysa özgürlük için sevinebilirdik, bir işe sahip olup para kazanabildiğimiz için, yemek yiyebildiğimiz için, sağlıklı olduğumuz için… Bunlar çok basit geliyor gözümüze…
Uyku problemlerimiz var, yemek yemekle ilgili problemlerimiz kilolarla ilgili problemlerimiz, işimizle ilgili, hayatımızla ilgili, hayatımızdaki insanlarla ilgili biz ne problemli yaratıklarız her konuda bir sorunumuz var.
Mutlu olmak ya da mutlu hissetmek için kimseye ihtiyacımız yok, var olmak için kimseye ihtiyacımız yok. Yeteneklerimiz bedenimize bahşedilmiş durumda, kullanmayı bilmek yeterli olacak.
Uzun lafın kısası birbirimizi kesmeden yaşayalım işte, kaldırabileceğimiz yüklerin altına girelim, daha fazlasından kaçalım. İnsan kalalım, yaratık olmayalım.